top of page

Kim Kimi Yaşatıyor?

Toplumun kendi kendini yaşattığı kanısındayım. Kendi kendini de öldürebileceği... Bir kağıdı çöpe atmaktan başlayan yaşama olan katkımızın ne kadar farkında olup olmadığımızı hep sorgularım. İnsanın doğayı temiz tutma çabası ile ilgili de sorgularım var. Kendimizi mi garantiye almaya çalışıyoruz yoksa doğayı mı? Bizi yaşatan doğa, doğayı yaşatan biziz. Kim kimi yaşatıyor. Sorgulamalarım nihayet sentez bir sonuca ulaşıyor: Her ikisi de. Şu da bir gerçek ki, doğanın insanı yaşatma rolünün daha büyük olduğu yadsınamaz bir gerçek. Yaşama ilk kez gözümüzü açtığımız andan, ta son nefesimizi verene kadar doğanın bize sunduğu imkanları kullanıyoruz. Kimisi iyi davranıyor bu bonkör anneye. Evet doğayı bir anneye benzetiyorum. Çünkü ne olursa olsun bir şekilde kendini toparlayıp şifa vermeye devam ediyor. Marmara'daki musilajın kendini temizlemesi, uzun yıllar geçse de doğada çöplerin yok olması gibi uzayıp giden bir liste örnektir buna. Bugün gelin ormanları tahrip edin, bir süre sonra o iklime uygun yeni türler ortaya çıkacaktır. Tamam bu örneklerde doğa insanı yaşatıyor ancak insan nerede doğayı yaşatıyor?


Okulum kapsamındaki Erasmus projesi sayesinde Portekiz'deki "Sıfır Atık" faaliyetlerini görme fırsatı buldum. Çeşme suyunun içilebilir hale getirilmesinden tutun, tamamen organik ürünler yetiştirilen çiftlikler ve fosilleri saklanan sürü sürü hayvanlar... Su doğadadır, suyunu koruyan insan doğasını korumuş olur. Hiçbir kimyasal kullanmaksızın ürün yetiştiren insan da yine doğasını korumuş olur. Yine fosilleri himaye eden insan, doğanın tarihi birikimine saygı duyup onu korumuştur. Öyleyse insan da doğayı yaşatıyor.


Bu sorgulamalarımın ardından başka bir sorgulama daha geliyor tabii. İnsan doğayı yaşatmaktan ziyade kendi hatasını mı örtüyor? Çevre kirliliğinin azaltılması ile ilgili çalışmaları düşünelim. Evet, insan doğaya olumlu bir etki bırakmış olur çünkü atıklar temizlenir. Ama ya insan olmasaydı? Atık da olmayacaktı. Sanırım insan yine kendi zararını örtüyor.


Her ne olursa olsun. İster doğa insanı, ister insan doğayı yaşatsın; ister insan kendi lekesini kapasın hiç fark etmez. İnsanın geleceği yine kendi elinde. Çünkü doğa insansız var olabilirken, doğasız insan boğulan bir nefese benzer.


İşte bu yüzden: Bir parça kağıdın, küçücük bir pilin, metal kutunun, şişenin çöpe atılması tam da bu sebeple bu denli önemli. Doğa bir bardaksa, bu bardağa yağan yağmurun şiddeti an be an artmakta. O bardağı taşıran son damla işte, insanı boğulan bir nefese çevirir. Nefessiz kaldığınızı bir düşünün. Doğasız kalınca haliniz bundan pek de farklı olmayacaktır.


Haydi kalkın. Nefes alabilmek için tek yapmanız gereken o tek parça çöpü çöpe atmak

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Bilinçli Felaket

İçinde bulunduğumuz zamanda büyük bir popülerlik ile yayılan ve özendirilen tembellik sonucu insanlar, marketlere restoranlara ya da...

 
 
 

Yorumlar


bottom of page